Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü
Tabiat Varlıklarını Koruma
Genel Müdürlüğü
Gölbaşı

G Ö L B A Ş I ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ

 

İli : Ankara

Nüfusu : 91.630  (2009)

Alanı : 273,94 km2

 

22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit ve ilan edilmiştir.    

 

     

 

     Genel Özellikleri: Mogan- Eymir Gölleri ve sulak alanları kuşlar tarafından barınma, üreme, konaklama amaçlı kullanılan ve ülkemizde Ramsar’a aday gösterilen önemli kuş alanlarından birisidir. 83 farklı kuş türü tespit edilmiştir. Ayrıca; 3 tane iki yaşamlı türü, 25 tane memeli, 12 tane sürüngen, 13 tane balık ve 493 tane bitki türü bölgede yaşamakta olup bitki türlerinden 47 tanesi endemiktir. Bölgeyi karakterize eden bitki türlerinden Centaurea tchitatcheffii (Yanar döner veya peygamber çiçeği) sınırlı bir alanda yayılış göstermektedir.   

 

    

 

      Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi; Ankara ili, Gölbaşı ilçesine bağlı 1 belde ve 10 köyden oluşmaktadır.  Ankara metropolünün ortalama 20 Km. güneyinde, Gölbaşı İlçesi yakın bitişiğinde yer alan, bu nedenle yoğun bir kentsel-endüstriyel kirlilik baskısı altında bulunan Mogan-Eymir Gölleri ile yakın çevresinde bulunan sulak-bataklık alanlar, ekolojik ve rekreasyonel önemleri nedeniyle, Çevre Kanununun 9.maddesine dayanılarak 22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan edilmiştir.                  

 

      Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1000 m. olan bölgede, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk, az yağışlı karasal iklim tipi hakimdir. Bölgede ortalama yıllık yağış 500 mm. civarındadır. Yıllık sıcaklık ortalamaları en düşük –5 0C olarak Ocak-Şubat, en yüksek 25 0C olarak Temmuz-Ağustos aylarında ölçülmektedir. Bu nedenle bölge bitki örtüsü bakımından bozkır görünümlüdür.

 

             

 

      Gölbaşı Özel Çevre Koruma bölgesinde en önemli doğal unsurlar olan Mogan-Eymir gölleri havzası yaklaşık 971 km2 büyüklüğünde genelde düzgün yer yer orta engebeli bir havzanın güney alt ucunda alüvyoner setlerin arkasında oluşmuş doğal baraj gölleridir. Mogan Gölünün ortalama yüzey alanı 5 km2, Eymir Gölünün yüzey alanı ortalama 1,2 Km2 civarındadır. Göllerin içerisinde bulundukları havzanın ( 971 Km2 )  oldukça geniş olması, göllerin yüzey alanı ve su hacimlerinin ise havzalarına göre oldukça küçük olması, bu göllerin üzerindeki kirlilik baskısını artıran en önemli doğal etken olmaktadır.          

 

      Mogan Gölünün ortalama derinliği ise 2,8 m. civarında olup, deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 972,6 m.dir. Yaklaşık 5 m. lik bir derinliğe sahip olan Eymir Gölünün deniz seviyesinde ortalama yüksekliği ise 967.60 m.dir. Mogan Gölü güneyinden itibaren 2 km.lik bir mesafede, sulak-bataklık alan nitelikli bir geçiş zonu ile yer altı ve yer üstünden kuzey doğusundaki Eymir Gölüne ortalama  5 m.lik kot farkıyla boşalım sağlamaktadır. Böylelikle Eymir Gölünün su girdisinin %98’i Mogan Gölü tarafından sağlanmaktadır. 971 Km2 geniş bir havzadan drene olan yeraltı ve yerüstü suları Mogan-Eymir göllerinden geçerek havzanın kuzeydoğu ucundan İmrahor Vadisine boşalmaktadır.            

 

      Havzanın güney alt kesiminde yer alan Mogan Gölü genelde kil marn ardışımlı jeolojik formasyonlar üzerinde yer almakta olup yer altı suyu beslemesi oldukça düşüktür. Mogan gölünün su girdisi düzensiz rejimli yazları genelde kuruyan dereler vasıtasıyla olmaktadır. Bu derelerin en önemlileri havzanın doğu-güney-batı kesimlerinde yer alan Sukesen, Başpınar, Gölova, Yavrucak, Çolakpınar, Tatlım, Kaldırım ve Gölcük dereleridir.              

 

      Mogan Gölünü besleyen derelerin göle ulaştığı düşük eğimli alanlar ile Mogan-Eymir bağlantısını sağlayan alanda, hidrojeolojik, hidrolojik, klimatik ve biyolojik açıdan çok büyük önem arz eden “Sulak-Bataklı Alan”lar gelişmiştir. Bu alanlar; göller için yer altı suyu depolama ve kurak mevsimlerde göle su sağlama, fırtınadan korunma ve sel etkisini yumuşatma, sediment kontrolü , suyun fiziksel kimyasal kirleticilerinin tutulması, yerel iklim şartlarının düzenlenmesi gibi işlevlere sahiptir.         

 

      Ayrıca bölgedeki “Sulak-Bataklık Alanlar” sayısız bitki ve hayvan türünün  yaşayabilmesi için, bağımlı olduğu suyu ve birincil üretimi sağlayan, canlı tür ve çeşitliliğinin beşiğidir. Bu nedenle birçok canlı türünün yaşamını devam ettirebilmesi için stratejik öneme sahiptirler. Mogan- Eymir Gölleri ve sulak-bataklık alanları; 227 kuş türü  tarafından barınma, üreme,  konaklama  amaçlı kullanılan ve Ülkemizde Ramsar’a aday gösterilen önemli  kuş alanlarındandır. Bu kuş türlerinin 40’ı bölgede üremekte, 30’u bütün yıl gözlenmekte diğerleri göç zamanı veya sadece göl çevresinde görülmektedir.  

 

      

 

      Türkiye’nin taraf olduğu Bern Sözleşmesi Annex II’de (Kesinlikle Korunması Gerekli Türler Listesi) yer alan alaca balıkçıl (Ardeola ralloides) ve küçük balaban (Ixobrychus minutus), dikkuyruk (Oxyura leucocephala) ve küçük kerkenez (Falco naumanni) bu alanda korunması gereken mutlak türlerdir.        

 

      Alanda üreyen ve nesli tehlike altında olan kuş türleri arasında alaca balıkçıl (Ardeola ralloides), balaban (Bomekansalrus stellaris), küçük balaban (Ixobrychus minutus), macar ördeği (Netta rufina), elmabaş patka (Aythya ferina), pasbaş patka (Aythya nyroca) ve dikkuyruk (Oxyura leucocephala) yer alır. Alan, Nesli tehlike altında olan diğer kuş türlerinden küçük kerkenez (Falco naumanni) için göç döneminde büyük önem taşır.

 

       

 

      Bölgeyi karakterize eden bitki türleri olarak, Crataegus dikmensis (Dikmen alıcı), Rannunculus isthmicus (Düğün çiçeği), Papaver rhoeas (Gelincik) Amygdalus orientalis (Badem), Xeranthemum annuum (Ölmez otu) ve Centaurea tchitatcheffii (Yanar döner) (peygamber çiçeği) sayılabilir. Bunlardan Centaurea tchitatcheffii (Yanar döner) (peygamber çiçeği) sınırlı bir alanda yayılış göstermekte olup bu alanların mutlak koruma zonu olarak korunması gereği ortaya çıkmaktadır.        

 

      Bölgedeki ekolojik dengeleri korumak ve koruma kullanım kararlarına esas olmak amacıyla 1/25 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı hazırlanmıştır. Bu planda, sulak bataklık alanlara kesin koruma yasağı getirilmiş olup, “...bu alanlara hiçbir tesis yapılamaz ve bilimsel araştırmalar sonucunda belirlenecek yöntemler dışında alanın mevcut dokusuna müdahalede bulunulamaz...” hükmüne yer verilmesi ile bölgede ekolojik değerler ön plana çıkarılmıştır.