Uluslararası Biyoçeşitlilik Sözleşmesi 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde 150 ülke tarafından imzalandı. 4 Temmuz 1993’e kadar imzaya açık tutulan anlaşmaya katılan ülke sayısı bu tarih itibarı ile 168’e çıktı. 29 Aralık 1993’de ise Birleşmiş Genel Kurulu’nda görüşülerek yürürlüğe girdi.
Sözleşme, özellikle sürdürülebilir kalkınma ve gelişme kavramlarına vurgu yapmaktadır. Bitki ve hayvan çeşitliliği, genetik çeşitliliğin yanısıra mikroorganizma çeşitliliği ve ekosistem çeşitliği gibi küresel anlamda insanların; gıda, güvenlik, barınma, ilaç, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama haklarını da dikkate alarak sürdürülebilirliği daha geniş bir perspektifte ortaya koymaktadır.
Sürdürülebilir dünya için doğal yaşam çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesini teşvik amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde her yıl 22 Mayıs, "Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik" günü olarak kutlanıyor.
Ülkemiz, biyolojik çeşitliliğin korunmasını, sürdürülebilir kullanımını ve genetik kaynakların kullanımından doğan faydaların adil bir şekilde paylaşılmasını amaçlayan bu sözleşmeyi, 14 Mayıs 1997’de onaylayarak taraf ülkeler arasına yer aldı.
Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 27 yaşında. 2020 yılının ana teması ise “Çözümlerimiz Doğadadır!”.
Çok anlamlı olan bu tema, yaşam için tüm çözümlerim doğada olduğunu deklera etmektedir. Bu bağlamda tüm ülke ve kurumların doğaya ve biyolojik çeşitliliğe olan katkısını birkez daha ele almasını ve bu yöndeki çalışmalara daha çok önem göstermesini vurgulamaktadır.
İnsan odaklı bir analiz yapıldığında; sorun olarak gözüken salgın hastalıklar (Covid-19, Kuş gribi, A IDS, Ebola, SARS …), seller, gıda sorunları, kuraklık, hava kirliliği ve kıtlık gibi sorunların tek çözümünün çözümünün doğada olduğu ortaya konulmaktadır.
Bakanlık olarak bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik sorumluğumuzun farkındayız. Yaptığımız ve planladığımız projelerle "Ekosisteme destek verecek, küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en aza indirilmesine katkı sağlayacak ekolojik koridorları ülke geneline yaymayı hedefliyoruz. Ekolojik sürekliliği, ekosistem bütünlüğünü ve biyolojik çeşitliliği koruyarak, korunan alanlar arasındaki bağlantıyı sağlayan bu yaşam köprüleri, türler arasında sağlıklı bağlantılar oluşturacaktır. Ayrıca denizel ve karasal alanlarda yaptığımız araştırma, koruma ve izleme faaliyetleri ile korunan alan miktarımızı gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracağız.
Bakanlık olarak; İklim değişikliği, kentleşme, tarımsal kirlilik ve habitat tahribatı gibi doğada biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyen faktörlere yönelik çalışmalarımız hızla sürmektedir.